Yazılarımız

ÇARESİZLİK İÇİNDE BİR SEÇENEK OLARAK IŞİD

Uzm. Rüveyda Çelenk Yılmaz

Ortadoğu’daki kaotik ilişkilerin yeni bir çocuğu oldu: Irak ve Şam İslam Devleti, nam-ı diğer IŞİD. Son dönemde ismi vahşet, katliam ve korkuyla eşanlamlı olarak kullanılan IŞİD, bize bir kez daha insanın içindeki örtülü saldırganlığın sınırlarını test ettirdi. Çok yeni bir kavram olan ve birçok bilinmeyeni içinde barındıran IŞİD hakkında son dönemde çok fazla yazıldı, çizildi. Tüm bu süreç sonunda IŞİD’in vahşet dolu uygulamalarının altında yatan psikolojik dinamiklerin neler olduğu ise hâlâ merak konusu…

Ortadoğu’nun ahvâli hepimizin malumu… Bölgede altı yüzyıla yakın hüküm süren Osmanlı Devleti’nin, hegemonyasını ve dengeleyici gücünü kaybetmesi bölgeyi derin bir boşluğa sürükledi. İlaveten, tanrının bir lûtfu olarak zengin yeraltı kaynaklarına sahip olan bölge “Modern Batı”nın sürekli müdahalelerine maruz kaldı. Ortadoğu diye nitelendirdiğimiz bu coğrafyada baş gösteren çok başlılık ve otorite eksikliğinin yanı sıra zengin kaynaklarından istifade etmek isteyen Batılı güçlerin bu durumu fırsata çevirme girişimleri bölge insanına ağır travmalar yaşattı. Özellikle “Demokratik Amerika”nın Irak işgalini ve sonrasını içeren süreçte yerleşik halka yapılan onur kırıcı müdahaleler hâlihazırda günlük yaşamları sekteye uğramış olan insanların iç dünyasında derin yaralar açtı.

Bölge insanı bu süreçte yaşadığı ağır maddi ve manevi kayıplarının yaslarını tutacak uygun bir ortam bulamadı. Aynı kanayan bir yaranın kabuk bağlaması gerektiği gibi yaşanılan acıların da yaslarının tutulması gerekirdi.  Bazen normal seyrindeki bir yas sürecinde aşağılanma, utanç ve çaresizlik duyguları içeren deneyimler yaşandığında çeşitli komplikasyonlar olur diyor usta psikanalist Prof. Vamık Volkan. Tam da günümüz Ortadoğu insanını niteliyor bu cümleyle ve ışık tutuyor bizlere.

Ortadoğu’da bir türlü tutulamayan yaslar da komplikasyona neden oldu ve bireysel travmalar birkitlesel akut travmaya dönüştü. Yani, zamanında hissedilen aşağılanmışlık, utanç ve çaresizlik gibi olumsuz duygular sanki her an tekrar yaşanıyormuş gibi taze ve canlı kaldı. Bu duygularla baş edebilmek için bireysel ve kitlesel olarak öfke duygusu içselleştirildi. Bugün IŞİD’in kan ile suladığı tarlalarda öfke tohumları bu şekilde atıldı.

Ortadoğu insanı uzun yıllardır kendini sosyal ve politik olarak ifade edemiyor. Her anlamda tasarlanmış bir hayat yaşamak zorunda bırakılıyor. Onlar için değerleri olan -din, etnik kimlik ve ananeler başta olmak üzere- onlara kimliklerini veren her şey hızla değersizleştirildi ve değiştirildi. Bu da bir topluluğu bir arada tutan en temel unsur olan aidiyet duygusunun zayıflamasına neden oldu.  Bu güvensiz ortam içerisinde Ortadoğu toplulukları dağılmamak için, geçmişten getirdikleri zaferleri ve travmaları ön plana çıkardılar. Prof. Vamık Volkan bunları “seçilmiş zaferler” ve“seçilmiş travmalar” olarak adlandırıyor.  Bunlar topluluğun parçalarını bir arada tutan psikolojik tutkallardır aslında. Bölgedeki belli gruplar son yıllarda bu yönteme çokça başvuruyorlar. Bunların en son ve en radikal örneği IŞİD adı altında karşımıza çıktı. IŞİD insanlara aidiyet ve yaşama amacı aşılamak adına yüzyıllar önce yaşanan zaferleri ve travmaları kullanıyor. Hâlihazırda yapıcı ve onarıcı bir “yerli” liderden yoksun olan insanlara bir otorite alternatifi sunuyor. Çaresizlik içinde bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor. Şimdi tüm bunların ışığında liderlerine onca sıfat içerisinden yüzyıl önce bir anda kaybedilen halife sıfatını seçmeleri, yüzyıllar önce Hz. Hüseyin’in kafasının kesilerek infaz edildiği coğrafyada infazlarını aynı yöntemle yapmaları ne kadar da manidar!

En nihayetinde, çoktan öfke tohumları ekilmiş ve yıllardır sistemli olarak üretilen karmaşayla hasada hazır hale gelmiş olan Ortadoğu’da psikolojik unsurları ustalıkla kullanan IŞİD’in, bölge insanının geçmişte çektiği acıların mağduriyetini referans olarak göstererek hızla güç topladığını görüyoruz.  Örgüt geçmişi referans alarak bölgenin katıksız bir gerçeği olan “mağduriyet”e vurgu yaparak sadece güç ve haklılık kazanmıyor, aynı zamanda grup üyelerini bir arada tutuyor ve aidiyet duygusunun verdiği hazdan faydalanarak küresel tabanda yeni üyeler ediniyor.

Sonuç olarak, tüm bu çıkarımların ötesinde Ortadoğu halkına yaşadığı acıların yasını tutabileceği uygun bir ortam sağlanmadıkça ve bölge kendi yaratacağı liderle kendi yaralarını sarmak için baş başa bırakılmadıkça, Ortadoğu anaç karakteriyle yeni IŞİD’ler doğurmaya devam edecektir.